SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VASAYA BAHSİ

<< 2873 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مُحَمَّدٍ الْمَدِينِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ خَالِدِ بْنِ سَعِيدِ بْنِ أَبِي مَرْيَمَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ سَعِيدِ ابْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ رُقَيْشٍ أَنَّهُ سَمِعَ شُيُوخًا مِنْ بَنِي عَمْرِو بْنِ عَوْفٍ وَمِنْ خَالِهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي أَحْمَدَ قَالَ قَالَ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ حَفِظْتُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يُتْمَ بَعْدَ احْتِلَامٍ وَلَا صُمَاتَ يَوْمٍ إِلَى اللَّيْلِ

 

Ali b. Ebî Talib'(in şöyle) dedi(ği rivayet olunmuştur.) Rasûlullah (S.A.V.)'in şu sözü hatırımdadır:

 

" Erginlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur. Gece gündüz susmak da yoktur."

 

 

İzah:

Babasını kaybetmiş bir çocuk yetim sayıldığından, ergenlik çağına gelinceye kadar malı üzerinde alış-veriş gibi tasarruf­larda bulunma yetki ve selâhiyyetine sahip olmadığı gibi, evlenmek, boşan­mak gibi medeni tasarruflarda bulunma salahiyetine de sahip değildir.

 

Yetimin kendi malı ve davranışları üzerindeki tasarruflarında bulunan bu kısıtlama, onun ergenlik çağına girmesine kadar devam eder. Ergenlik çağına girdikten sonra, artık yetimlikten dolayı tasarruflarında bulunan kı­sıtlılık hali sona erer. Dolayısıyle alış verişte, evlenme ve boşanmalarda tam bir tasarruf yetkisine sahip olur.

 

Fakat bu yetim, ergenlik çağına girdiği halde akıl noksanlığı sebebiyle reşid olamazsa onun tasarrufları üzerinde bulunan kısıtlılık hali yine devam eder.

 

Çünkü Cenâb-ı Hak şu âyet-i kerimelerde bunu emretmektedir:

 

a. "Allah'ın sizi başına diktiği mallarınızı sefihlere (beyinsizlere) ver­meyin!"[Nisa 5]

 

b. "... Eğer borçlu olan kimse, aklı ermez ya da zayıf durumda ise ya da kendi yazdıramayacak durumda ise velisi onu adaletle yazdırsın"[Bakara 282]

 

Görülüyor ki, burada mallarında tasarruf etme salahiyyeti ellerinden alı­nıp vasilerine verilen iki sınıf insandan bahsedilmektedir:

 

1. Ergenlik çağına gelmemiş olanlar.

 

2. Sefihler (beyinsizler)

 

Bunlara ilaveten malını israf edip kötüye kullanan kimselerin mallarına da el konabilir. İflâs ederek malları borçlarını ödeyemez duruma düşüp ala­caklıların kendisini kadıya şikayet ettiği kişi buna misâldir. Bu durumda ka­dı o kimsenin mallarına el koyar.

 

Fıkıh âlimleri, çocuğun malının bulûğ çağına erinceye ve ticarete ve malını kullanmaya aklı yetinceye kadar, kendisine verilmemesi gerektiği hususun­da ittifak etmişlerdir. Çünkü Allah "yetimleri nikâh çağına erdikleri zama­na kadar (gözetip) deneyin. O vakit kendilerinde bir akıl ve salâh gördünüz mü mallarını kendilerine teslim edin....”[Nisâ 6] âyetinde bunu beyan etmektedir. Çocuğun malının teslimi sırasında şu iki şartın bulunmasını da gerekli kıl­maktadır.

 

1. Çocuğun bulûğa ermesi.

 

2. Rüşd (malı güzel bir şekilde tasarruf edebilme yeteneği) İmâm Şafiî'­ye göre; üçüncü bir şart daha vardır ki, bu da dindar olmasıdır. İmâm Şafiî fâsık bir kişinin servetine tevbe edinceye kadar haciz konur görüşündedir. Yalnız emsal kadar yiyecek içecek ve elbise verilir. Tevbe edip halini düzelt­tiği zaman, malı kendisine teslim edilir.

 

îmâm Şafiî âyette geçen "rüşd" kelimesine ''sağlam akıl ve sağlam din" manası verdiği için, bu üçüncü şartı da gerekli görmüştür.

 

Rüşd kelimesine "mâlı güzel bir şekilde tasarruf etme yeteneği" mana­sı veren İmam Ebû Hanîfe'ye göre; ilk iki şart yeterlidir. Üçüncü şarta gerek yoktur.

 

Cumhuri ulemaya göre; yaşlı kimselerin mallarına da çocuklar gibi iyi kullanmadıkları ve israf ettikleri takdirde haciz konabilir.

 

İmâm Ebû Hanife'ye göre; bir kimse yirmibeş yaşına girdikten sonra, malını kullanmaya aklı ersin veya ermesin malı kendisine teslim edilir.

 

İnsanlar, ergenlik çağına genellikle ihtilâm olarak girdiklerinden metinde geçen ihtilâm = rüya görme ta'biri ergenlik çağına girme anlamında kulla­nılmıştır.

 

Bu hadis-i şerifte yetimlik konusuyla beraber işlenen diğer bir konu da, ibadet maksadıyla gündüzün akşama kadar aralıksız susmanın caiz olmadı­ğı konusudur. Câhiliyye döneminde ibadet niyetiyle günlerce susarlardı. Özel­likle ittikâflarda buna çok önem verirlerdi. Fakat İslamiyet bu şekilde yapı­lan ibâdetlerin meşru ve muteber olmadığını bildirerek bu kötü adeti kökünden yıkmıştır.

 

Münzirî'nin açıklamasına göre; "Bu hadisin senedinde Buhari'nin ve İbn Hıbban'ın, cerh ettikleri Yahya b. Muhammed el-Medenî vardır. Ukay-li, bu hadisi rivayet ettikten sonra "Yahya*ya uyarak onun şeyhinden bu hadisi rivayet etmek doğru olmaz" demiştir.